Kendi geleceklerini arama uğraşındaki gençlerimizin hepsinin kafalarında benzer sorular dolaşmaktadır. Bu sorular:
Yukarıda sıraladığımız sorular ve bunlara benzer birçokları her sene olduğu gibi bu sene de öğrencilerimizin aklını kurcalamaktalar. Ancak çocuklarımızın sahip olduğu tecrübe bu konuda doğru karar almalarını sağlama yetecek ölçüde değildir. İşte bu anda doğru bir karar vermek adına anlaşılması gereken en büyük faktör üniversiteli olmayı anlamaktır.
Nasıl bir yerdir bu yüksek okullar? Kampüs denen yerleşkelere kurulmuşlardır. Nedir bu kampüs? Kampüs karşılığı yerleşke olan anlamı ise eğitim verecek kurumun derslikleri, öğretmenlerinin odaları, bölümleri, rektörlüğü, laboratuarları, yemekhaneleri, kantinleri, sesli sessiz ortak çalışma alanları, yurtları, öğrenci kulüpleri, spor merkezi, açık kapalı basketbol sahaları, tenis kortları, futbol sahaları, açık ve kapalı yüzme havuzları, sağlık merkezi, kütüphane, kitap evi ve iletişim merkezi gibi yerleri barındırarak öğrenci ve öğretmenlerin tüm ihtiyaçlarını kendi içerisinde karşılayabilen yerleşkedir.
Üniversite öğrencisinin hayatı artık değişmiştir. Çünkü artık ona derse gir diyecek, defter tut diyecek, dersine çalış diyecek kimse yoktur. Uygulamalı bilimler bölümleri hariç çoğu bölümde yoklama dahi alınmayabilir. Ders programını seçmek ve programındaki dersleri takip etmek sorumluluğu öğrenciye aittir. Öğrenci geçerli dönem için aldığı dersleri dersin panosundan veya şanslı ise ders hocasının internet üzerinden açtığı gruptan takip etme sorumluluğundadır. Ders yerinin değişmesi sınav takviminin ilanı gibi tüm kararlar gerekli kurul ve kişilerce belirli yerlerden açıklanır. Öğrenci kendisi ile ilgili her şeyi takip etmekle yükümlüdür. Duymama, bilmeme şansı ve hakkı yoktur. Fark edildiği üzere artık her şey değişmiş ve zorlaşmıştır. Üniversite öğrencisinin karşılaşacağı başlıca önemli sorunları listelersek:
Bütün bunların yanı sıra eskiden çalışkan olarak bilinen öğrenciler iki faktörün etkisiyle artık eskisi kadar çalışkan olmayabilirler. İlk faktör benzer seviye ve puandaki öğrenciler aynı üniversiteye alındığından artık diğerlerinden farklı bir profile sahip olamayacaktır. Kendisi çalışkansa diğerleri de kendisi kadar çalışkan olduğundan söz konusu çalışma miktarı artık normal olarak kabul edilecektir. İkinci faktör ise okulunun kuralları ve aile kontrolü ile sürekli çalışmalarını ilerleten öğrenciler bu etkenler yok olduğunda yani kendileri ile baş başa kaldıklarında eskisi kadar çalışmayabilirler. Üniversite artık öğrencinin salt karakterini, kendisini göstereceği yer olacaktır.
Yoklamasız dersler, yoklama olsa da arkadaşların imza atması, yaşıt arkadaşlarla yapılan planlar: sinema, tiyatro, halı saha maçı, bir kafede buluşup eğlenme planı gibi sürekli yapılabilecek eğlenceli aktiviteler gibi etmenler de öğrencilerin ilgisini dağıtıp nasıl davranacağını, okuldan kaç yılda mezun olacağını ve ortalamasının ne olacağını belirleyen ölçütlerdendir.
İşte arkadaşlar üniversiteli olmak kendini tanımaktır. Ne kadar ders çalışabileceğini bilmek, ne kadar hırslı olduğunu bilmek ve “kendi” olduğunda neleri başarabileceğini kestirmektir. Üniversiteli olmak sorumlu ve bilinçli olmaktır. Üniversiteli olmak artık bahaneler üretmekten utanmaktır. Zor bir şeydir üniversiteli olmak vesselam….